29 Şubat 2012 Çarşamba

Kahve ve Kış

Bugünlerin vazgeçilmezleri arasında kar ve kış günleri kahve her zaman hayatımızda, dışarıda güzel bir kar yağar yoğun bir şekilde elimde bi kahve ve bu bembeyaz manzarayı izlemek zannediyorum paha biçilemez bir duygu. Bu aralar kar kış kıyamet vede kahveyi koyarsak 4k dır gidiyoruz, yazın bu günleri arıyoruz kışın yazı arıyoruz nedense biz hiç anı yaşayamıyoruz hep birşeyler arar oluyoruz bazen bunun nedenlerini ararız hep aşık iken kıymet bilmeyiz bekar iken aşk ararız, nereye kadar gider bilmiyorum ama anı yaşayarak kıymet bilmeyi öğrenmemiz şart. Bu arada bi kahve hayranı olarak bir ara kahve hakkında bi kitap yazmayı düşünmüyor değilim, o bir arkadaş o bir dost o keyif veriyor o paylaşımcı o ruh ve ilham verir mutluluk katar insana bunların hepsini başlıklar altında toplayınca güzel birşey çıkıyor ortaya kahveniz benden afiyet olsun ;)

KISKANÇLIK

Kıskançlık bir kişinin veya bir ilişkinin yitirilmesinden korkulan, karmaşık bir ruhsal yaşantı ve olumsuz tutumdur. Bunun dışında başkasının sahip olduğuna kendisinin de sahip olma gerekliliğini hissettiren bir duygudur. Kıskançlık doğuştan değil, sonradan öğrenilen ve birçok insanı etkileyen, rahatsız eden bir duygudur. Dozunda bırakıldığı sürece kıskançlık bir hastalık değil davranış bozukluğudur. Kişi bu konuda kendini kontrol edemezse bu davranış bozukluğu ileride depresyona sebebiyet verebilir. Kıskançlık öz güven eksikliği ve yetersizlik duygusundan dolayı ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık yaşayan birisi zaman ile değersizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duyguları da yaşar.

28 Şubat 2012 Salı

Para kullanmayı öğrenince fuhuşa başladılar

Yale Üniversitesi’nden iki araştırmacı, Kapuçin maymunlarına para kullanmayı öğretmeyi deneyince, çok ilginç sonuçlar elde ettiler. Maymunlar, insanlar gibi hesap yapıp para harcarken, aralarında fuhuş yapanlar da çıktı. Yale Üniversitesi’nde araştırmacı olan ekonomist Keith Chen ve psikolog Laurie Santos, dünyanın en bencil hayvanlarından biri kabul edilen Kapuçin maymunlarına para kullanmayı öğretmek istedi. Chen, “Kapuçinler yemek yemek ve seks yapmaya odaklı küçük bir beyne sahip... Önlerine ne çıkarsa yiyorlar. Onlara sabahtan akşama kadar şekerleme verebilirsiniz. Yediklerini kusup tekrar yemek için yanınıza gelirler” dedi. Chen ve Santos, para kullanmayı öğreterek, maymunların bencilliğini ortaya çıkarmayı, böylece onları para kullanmaya iten dürtüleri gözlemleyi amaçladı. Başarılı olan denemelerin ardından, maymunlara para karşılığında üzüm, elma ve jelibon satın almayı öğrendi.

27 Şubat 2012 Pazartesi

KADIN

Bir kadın çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini,dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.

25 Şubat 2012 Cumartesi

Doğacak Çocuğun Cinsiyetini Etkileyen Anne Midir? Baba Mıdır?

Cinsiyet belirlenmesindeki etken, kromozomlardır. İnsan yapısını belirleyen 46 kromozomdan iki tanesi cinsiyet kromozomu olarak adlandırılır. Bu iki kromozom erkekte XY, kadında ise XX olarak tanımlanır. Bunun sebebi söz konusu kromozomların bu harflere benzemesidir. Y kromozomu erkeklik, X kromozomu ise kadınlık genlerini taşır. Bir insanın oluşması, erkek ve kadında çiftler halinde yer alan bu kromozomların birer tanesinin birleşmesi ile başlar. Kadında yumurtlama sırasında ikiye ayrılan eşey hücresinin her iki parçası da X kromozomu taşır. Oysa erkekte ikiye ayrılan eşey hücresi, X ve Y kromozomları içeren iki farklı sperm meydana getirir. Kadında bulunan X kromozomu, eğer erkekteki X kromozomunu içeren spermle birleşirse doğacak bebek kız olacaktır. Eğer Y kromozomu içeren spermle birleşirse, bu kez doğacak çocuk erkek olur. Çocuğun cinsiyetini belirleyen babadır.

24 Şubat 2012 Cuma

Şimşeğin yaydığı enerji

Tek bir şimşeğin yaydığı enerji dahi Amerika’daki tüm elektrik santrallerinin ürettiği enerjiden daha fazladır. Şimşeğin oluştuğu kanaldaki sıcaklık 10.000 oC kadardır. Demiri eriten yüksek fırınlarda oluşan sıcaklık 1050-1100 oC arasındadır. En küçük şimşeğin ürettiği sıcaklık ise bunun 10 katıdır. Bu kavurucu sıcaklık şimşeğin dünyada bulunan elementleri kolaylıkla kavurup yok edebilmesi demektir. Şimşeğin yaydığı ışık ise 10 milyon tane 100 wattlık ampülün yaydığı ışıktan daha fazla aydınlık verir. Örneklendirmek gerekirse; İstanbul’daki her evde bir ampul yansa, çakan tek bir şimşek etrafı bunlardan daha fazla aydınlatır.

Suyun Yüzey Gerilimi Nedir?

Katı ve sıvıların en muhteşem özelliklerinden birisi de yüzey gerilimidir. Yüzey geriliminin günlük hayatımızda farkında olmadan sıkça karşılaştığımız tesirleri olduğu gibi teknik uygulamalarda karşılaşılan tesirleri de vardır. Katılarda ve sıvılarda maddenin iç kısmındaki bir atom, komşu atomlar tarafından her yönden eşit bir kuvvetle çekilir. Böylece iç kısımdaki bir atoma tesir eden bütün kuvvetler dengede olur ve atomlararası mesafe sabit kalır. Ancak bu durum maddenin yüzeyinde değişir. Yüzeydeki bir atoma içerideki atomlar tarafından uygulanan çekme kuvveti, yüzey üzerindeki gaz ortamın atomları tarafından dengelenemez. Bunun sonucunda yüzeydeki atomlarla içerideki komşu atomlar arasındaki mesafe azalır ve dengelenmemiş kuvvetlerden doğan bir enerji fazlalığı ortaya çıkar. Bu olaya yüzey gerilmesi adı verilir ve bu gerilme dengelenmemiş kuvvetlerin bileşkesine eşittir.

Uzay yolu

Bir ışık yılı uzaklık, ışığın bir yıl boyunca katettiği yol alarak tarif edilir ve yaklaşık 9,5 trilyon kilometreye eşdeğerdir. Bize en yakın olan Andremodea galaksisinin uzaklığı ise tam 2,5 milyon ışık yılı. Yani bu galaksiye 'şimdi' baktığımız zaman, onun 2,5 milyon yıl önceki halini görüyoruz. Çünkü 2,5 milyon yıl önce bu galaksiden yola çıkan ışınlar, 'şimdi' bize ulaştı da ondan.! Uzayın bir garip huyu var ki, insan anlamakta ve algılamakta gerçekten güçlük çekiyor. Uzayda ne kadar uzağa bakarsak, zamanda da o kadar geriye gidiyoruz demektir... ''Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum ; ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum.'' ( Newton )

23 Şubat 2012 Perşembe

Yağmur Yağdıktan Sonra Duyduğumuz Koku Toprak Kokusu mudur ?

Yağmur sonrası hissedilen güzel kokuların bir kaynağı, toprakta yaşayan Actinobacteria grubu içinde yer alan bazı bakterilerdir. Toprakta yaşayan en küçük canlılardan olan bu bakteriler, en çok nemli ve karanlık ortamlarda gelişirler. Çevre koşullarının gelişmeleri için uygun olmadığı kurak dönemlerdeyse “spor” adı verilen özel yapılar üretirler. Sporlanma, bazı bakterilerin kendilerini olumsuz koşullarda korumalarını sağlayan bir özelliğidir. Yağmurdan sonra duyduğumuz kokunun nedeni de bu sporlardır. Daha önce oluşmuş bu sporların kokusunu hava kuruyken duyamayız; ancak yağmur yağdığında duyabiliriz. Çünkü yağmur damlaları yere düştüğünde, toprakta önceden birikmiş bir miktar yağmur suyunun da yardımıyla sporların havaya fırlamasına neden olur. Yağmur nedeniyle havada çoğalan nem, bu sporların kokusunun burnumuza kadar ulaşmasına neden olur. Yani aslında kokunun kaynağı toprak değil, toprakta yaşayan bu bakterilerdir.

Hindistan düğünlerinin ekonomiye etkisi

Hindistan'daki düğün sezonu dünyada altın fiyatlarının yükselişi etkileyen en önemli faktörler arasında yer alıyor. Hindistan’daki düğünlerde bizdeki gibi yeni evli çiftlere altın takılıyor. Bizden biraz farklı olarak onlar bu işi biraz abartmış durumdalar. Mesela aileler yıllarca çocukları için altın biriktiriyor. Dünyada, yastık altında en çok altın Hindistan’da.

DÜNYA'NIN PİRİ REİS ŞAŞKINLIĞI

Piri Reis çizdiği dünya haritası ile başta Ruslar olmak üzere tüm dünyayı şaşkına uğrattı. Harita çizimlerine hiçbir uzman bilimsel açıklama getiremiyor. Rus uzmanlar 500 yıl önce Osmanlı amirali Piri Reis’in çizidiği dünya haritasının uydudan çekilen dünya fotoğrafları kadar eksiksiz ve mükemmel olduğu söylediler. Rus Komsomolskaya Pravda gazetesi Şili kıyıları, Ant Dağları ile Afrika’nın Piri Reis’in haritayı çizdiği döneme kadar eşi görülmemiş bir biçimde ayrıntılı olarak çizildiğini belirterek; "Türk amiralin haritasında, keşfinden 300 yıl önce Antarktika ile ancak 1958′de bulunan takımadalar da var.” diyerek açıklama yaptılar.

SULTANAHMET

Anıtların, camilerin, antik yapıların, sarnıç ve sarayların süslediği Sultanahmet semti, hemen her köşesinden yansıyan tarihiyle İstanbul’un soylu ve zengin geçmişine güzel ve çarpıcı renklerin katıldığı yer. Yüzyıllar ötesinden bu yana dünya güzeli İstanbul’un üzerinde dolaşan martılar, Tarihi Yarımada’nın orta yeri Sultanahmet’e ayrı bir ilgi gösterirler. Gece gündüz demeden kirli beyaz kanatlarını çırpar; arsız, şımarık bağrışmalarıyla minarelerin ve kubbelerin arasında süzülüp dururlar. Bir tarafta Sultan I. Ahmed’in yaptırmış olduğu, adını tüm bir semt ve meydana veren altı minareli muhteşem cami, öteki yanda dünya tarihinin sekizinci harikası Ayasofya, onların berisinde dünyanın en eski anıtları arasında yer alan Mısır firavunu III. Tutmosis’in dört bin yıllık dikilitaşı... Sultanahmet dünyanın dört bir köşesinden İstanbul’a gelenlerin gezip görmek istedikleri yerlerin başında gelir. Çünkü, burası iki büyük imparatorluğun başkentine merkez oluşturmuş; şenliklerin, bayramların, törenlerin yanı sıra kimi isyan ve baş kaldırmaların tarihe yazıldığı bir yer olarak birbirinden görkemli yapılarla bezenmiştir. Burada tarih, meydandan; bir zamanlar içinde at arabalarının koşturulduğu, törenlerin yapıldığı altmış bin kişilik Hipodrom’un izleriyle başlar. Roma’daki Circus Maximus’un ikinci bir eşidir bu Hipodrom. Bizans’ın egemenliği altındaki ülkelerin topraklarından getirtilmiş anıtlar, kente adını vermiş Konstantinus’tan Ayasofya’yı yaptıran Justinianus’a, Bizans imparatorlarının prestijlerini simgeleyen anıtları üzerinde taşır. (Skylife'den alıntıdır.)

YARIM KİLO BAL İÇİN 120.000 KM. UÇAN ARILAR

Bir kilo bal için 40.000 adet arının 6 milyon çiçeği dolaşması gerekiyor. Dünyanın en hızlı bilgisayarlarından biri saniyede 16 milyar aritmetik işlem yapabiliyor. Bal arısı ise aynı sürede daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yapma kapasitesine sahip. 10 mikrowatt’tan daha az enerji tüketen balarısının beyni, günümüzde üretilen en verimli bilgisayardan 100 milyon kat daha üstün. Balarıları bir peteği doldurabilmek için 100 milyon çiçeğin nektarını toplayabiliyor ve 100 bin kilometre boyunca kanat çırpabiliyor. Bir koloninin bir kilogram bal üretebilmesi için dünyanın etrafını 6 kez dönmeye eşdeğer bir uçuş yapması gerekiyor. Tek bir arının dünyanın çevresini dönmesi için yaklaşık 25 kilogram bal tüketmesi gerekiyor. Uçan bir arının her kilometrede, enerji için yarım miligram (gramın 2000’de biri) bala ihtiyacı bulunuyor. Bir arı bir litre balla, 25 km hızla ve saniyede 200-250 defa kanat çırparak 3.000.000 km. kat edebiliyor. Kraliçe arının bir günde yumurtladığı yumurta ağırlığı, kendi ağırlığının 20 katına erişebiliyor. Arı, vücut ağırlığının 330 katı yük çekebiliyor. Her bir petek gözünün derinliği 12 milimetre. Duvarlarının kalınlığı ise milimetrenin 20’de biri kadar. Buna karşın bal ile doldurulduğunda petek hiçbir zarar görmüyor. Bunun nedeni peteğe en yüksek dayanıklılık özelliğini kazandıran altıgen yapısı. Bu nedenle bir petek diliminde kilolarca bal taşınabiliyor. Şüphesiz insanların arılarla ilgili keşfettikleri bilgiler bu kadarla kısıtlı değil. Arılar daha birçok mükemmel sisteme, akılcı davranışlara, hesaplama, planlama, inşa etme gibi yeteneklere sahip

Duygusal zeka yaşlandıkça güçleniyor

Berkeley Kaliforniya Üniversitesi'nden uzmanlara göre yaşlılar üzüntü ya da dehşet verici televizyon programlarını izlerken duygularını kontrol etmekte zorlansalar da empati kurmak ve olayların olumlu yönlerini görmekte daha başarılılar. UC Berkeley'den Psikolog Robert Levenson önderliğinde bir grup, yaşlandıkça duygusal strateji ve tepkilerimizin nasıl değiştiğini araştırdı. Bulgular, duygusal zeka ve bilişsel yetenekler in 60lı yaşlara gelindiğinde güçlendiği yönündeydi. Bu durum ise yaşlılara iş ve kişisel ilişkilerinde avantaj sağlıyor. Araştırma Psikoloji ve Yaşlanma adlı dergide yayınlandı.

PEKİ HATA YAPAN YA BEYNİMİZ OLURSA?

Üzerinde en çok araştırma yapılan, en çok yazı yazılan ama hakkında en az şey bildiğimiz organımız beynimiz. Tam anlamıyla bir gizem. Bize karmaşık yapısı varmış gibi gözükmese de bilim adamları böyle düşünmüyor. Onlar beyini çok gelişmiş bir bilgisayara benzetiy­orlar. O, en karmaşık ve en gelişmiş olarak bilinen bilgisayarlardan bile ileri. Koku alan, tadan, dokunan dahası yaşayan, her şeyi ile dünyayı algılayan bir bilgisayar. Tüm bilgisayarlar gibi bazen o da hata yapabiliyor. Normalde bir bilgisayar hata yaptığında çoğu zaman kapatıp açar ve işinize kaldığınız yerden devam edersiniz. Eğer problem daha ciddiyse teknik serviste ya donanımı ya da yazılımı yenilenir. Peki hata yapan ya beynimiz olursa?

19 Şubat 2012 Pazar

Güncel ve Sosyal

Bu aralar dikkatimi çeken güzel olmayan gelişmeler dikkatimi çekiyor, herkes gibi bende bu cümleyi kurmak istiyorum bir sistem kurulmuş bize biz onu yaşamak zorundayız ve ne yaparsak yapalım içinden çıkamıyoruz, bir tek çaresi var herkesin bütünleşmesi sanki bi filmin içinde sonumuz belli yaşayıp gidiyoruz, diyeceğim o ki, halkımız bir şekilde başka bi yerlere odaklanmak bu siyaset olur başka bi tartışma konusu olur ve biz bunları ilginçtir aylarca yıllarca tartışırız. Tv lerde aynı diziler haberlerde aynı konular sporda aynı muhabbetler müzikler hemen hemen aynı 1 yıl 365 günü hep aynı yaşıyoruz gibi, özel hayatı karıştırmıyorum tabi insan bir gün sever sonraki gün aşık olur ayrılır zengin olur fakir olur kaderdir değildir bilmem ama güncel hayat böyle geliyor bana, bir günde olabilecek şeyleri bizler aylara yıllara yaymakta üstümüze yok bence bu kuyunun dibi ego tatmini diye çözümü kolay bi insan duygusuna bağlayabilirim.. Artık sosyal medyayı insanlar dahada yaygın ve daha sık kullanmaya başladılar ve bir çok insanda aynı görüşler hakim hemen hemen bunları TTopiclerden daha iyi anlayabiliyoruz, malesef görsel medya pek aldırış etmiyor sadece yorum almak için kullanan bazı programlar var, bazı kanallar izleyicilere sen yorumunu yap otur yerine, ne bir istek ne bir görüş program eleştirileri alınabilirse daha da ilerleyeceklerine inanıyorum... Bu yazıyı okuyan zaman ayıran arkadaşlar saygılar...