23 Şubat 2012 Perşembe

SULTANAHMET

Anıtların, camilerin, antik yapıların, sarnıç ve sarayların süslediği Sultanahmet semti, hemen her köşesinden yansıyan tarihiyle İstanbul’un soylu ve zengin geçmişine güzel ve çarpıcı renklerin katıldığı yer. Yüzyıllar ötesinden bu yana dünya güzeli İstanbul’un üzerinde dolaşan martılar, Tarihi Yarımada’nın orta yeri Sultanahmet’e ayrı bir ilgi gösterirler. Gece gündüz demeden kirli beyaz kanatlarını çırpar; arsız, şımarık bağrışmalarıyla minarelerin ve kubbelerin arasında süzülüp dururlar. Bir tarafta Sultan I. Ahmed’in yaptırmış olduğu, adını tüm bir semt ve meydana veren altı minareli muhteşem cami, öteki yanda dünya tarihinin sekizinci harikası Ayasofya, onların berisinde dünyanın en eski anıtları arasında yer alan Mısır firavunu III. Tutmosis’in dört bin yıllık dikilitaşı... Sultanahmet dünyanın dört bir köşesinden İstanbul’a gelenlerin gezip görmek istedikleri yerlerin başında gelir. Çünkü, burası iki büyük imparatorluğun başkentine merkez oluşturmuş; şenliklerin, bayramların, törenlerin yanı sıra kimi isyan ve baş kaldırmaların tarihe yazıldığı bir yer olarak birbirinden görkemli yapılarla bezenmiştir. Burada tarih, meydandan; bir zamanlar içinde at arabalarının koşturulduğu, törenlerin yapıldığı altmış bin kişilik Hipodrom’un izleriyle başlar. Roma’daki Circus Maximus’un ikinci bir eşidir bu Hipodrom. Bizans’ın egemenliği altındaki ülkelerin topraklarından getirtilmiş anıtlar, kente adını vermiş Konstantinus’tan Ayasofya’yı yaptıran Justinianus’a, Bizans imparatorlarının prestijlerini simgeleyen anıtları üzerinde taşır. (Skylife'den alıntıdır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder